Olağanüstü bir kandili üfler gibi yarım bırakılmış bir semanın altında, hızlanan, hep hızlanan acılarla koruduk çoğunluğa gömülü çocuk mezarlıklarını. Oysa biz de oradaydık, kefenini dev bir mendile dönüştürüğ gözyaşlarını silen ejderhalar arasında: Çok sigara içiyorduk acılı. Çok içki içiyorduk bağışıklık sistemine baka baka. Bütün sinemaları kapatmıştık ölüm gelir bir film seyreder diye. Gördün mü, ne yükselmeyi becerebildik sanal sanal ne de toprağa girdik kök olmak, elmas olmak, petrol olmak için.
Arada kaldık: ‘Gökyüzüyle yeryüzü arasına sıkışmış, kendisine bile sahte bir böcek tadında.’
Zarif delilik ağaçların yapraklarını döküp döküp meyve verdiğini sanmasında kaldı. Hayalde kaldı. İnsandık. Ot bile olamadık aslında.