Varıp dayandın bir han kapısına vurdun tak tak
Sana,”necisin, nereden gelirsin? ” demezler mi?
Dilin dişlerine geçer, hâlin olmazları imâ eder
“Neden böyle ikide bir irkilirsin? ” demezler mi?
Durum vaziyet kuşkulu, cevap gibi cevabın yok
Bir tanık/bir tanış göster, düzelirsin” demezler mi?
Akil ol, deli ol, ortaya çıkmaz mı sonunda gerçek
Olmaz şeyler konuşunca “nereden bilirsin? ” demezler mi?
Hayat yolunda kavisler, kasisler hiç eksik olmaz
Göller içen göl olsan da eksilirsin, demezler mi?
Ham meyveyi yetkin kılan sabrın altın saçlı güneşi,
Yanık buğdayda öz olmaz, yüksünürsün, demezler mi?
Erken öten horoz bilir, bir de kırık testideki su;
Vakit gelir karpuz gibi kesilirsin, demezler mi?
Hangi yıldırımın evi, rüzgârın mülkü olmuş ki,
Gururlanma zeytin gibi ezilirsin, demezler mi?
Defter-i kebir olsan da güvenme kaleme, mürekkebe
İster mor olsun ister kara, çizilirsin, demezler mi?
14 Kasım 2005, Akmescit / Kırım