Değişim rüzgârı sürekli eser
Baban der: -Gönlüne aşk nârı düşmüş.
Annen, her duada sana gülümser,
Der ki: -Çiçeğime bey arı düşmüş.
Eşin-evdeşinse eğer el kızı
Yâr belle, can belle, hiç duyma sızı
Her gece karşında Çobanyıldızı
Sevin ki özüne nigârı düşmüş.
Gün gelir sen de bir baba olursun
Oğlunla, kızınla oba olursun
Yazın yellek… kışın soba olursun
Bilirsin ki ömrün baharı düşmüş.
Deh! dersin atına, kırar dizgini;
Yüreğinle yoğurursun yazgını
Kuzgunlara yaşatırken bozgunu
Bakarsın atının kayarı düşmüş.
Güneşle kalkarsın, Ay’la yatarsın
Güçlüsün, her taşı uzak atarsın,
Bir sabah er kalkar bir de bakarsın
Dağlara mevsimin ilk karı düşmüş.
Saat tik-tak, tik-tak çalışır durur
En sonun en başa gölgesi vurur
Gönül, vakti maden bilir avunur,
Bakarsın onun da ayarı düşmüş.
Resimdeki deniz, ölü bir mavi,
İçine kokular dolar semavî…
Feleğin cilvesi, şamarı kavi,
Murat yeşiline çok sarı düşmüş.
Sular küsmüş değirmenin bendine
Söylenir durursun kendi kendine
Er-geç getirecek seni kündüne
Peşine zevalin rüzgârı düşmüş.
Portakal dilimli, nar ise diş diş,
Doruğa yetersin başlar bir iniş…
Nerde renk cümbüşü, nerde meneviş?
Canına cânânın didarı düşmüş.
Yorgun tarla her ürünü kıt verir,
Helal rızık er-kişiye kut verir…
Bir bahçeye dut dikersen dut verir,
Arife her sözün kibarı düşmüş.
Sözüm o ki, meyve dalda ballanır;
Hasat çağı her dal tek-tek sallanır.
En güzel mektuplar dosta yollanır,
Derkenarda bize uyarı düşmüş.
Mazgallara yuva yapan kuşlar oy,
Üstümüze yuvarlanan taşlar oy,
Takvimi olmayan derin düşler oy,
Beyliğimin muhkem hisarı düşmüş!
Bahededin KARAKOÇ (Ben Senin Yusuf’un Olmuşum – Dolunay Yay. Ankara / 2006)