Zindandayım, nemli bir karanlıkta.
Beslediğim genç kartal, avluda,
Altında parmaklıkların çırpıyor kanatlarını
Gagalarken kanlı bir yiyecek parçasını,
Gagalıyor ve fırlatıyor, gözleri pencerede,
Sanki aynı arzuyu taşıyor benimle.
Bakışı ve çığlığıyla diyor ki tutsaklık yoldaşım:
“Vakit geldi artık, uçalım dostum, uçalım!
Bizler özgür kuşlarız, hadi davran!
O beyaz dağa doğru, daha öteye bulutlardan,
Denizin gökyüzüyle buluştuğu maviliklere,
Sadece rüzgârın ve benim gidebildiğimiz o yerlere…”
Hoşçakal aşk mektubu, hoşçakal,
Ne kadar ağırdan aldımsa da,
Ne kadar istememiş olsam da,
Elim emrediverdi,
Bütün mutlulukları ateşe vermeyi.
Ama yeter, vakit tamam;
Yan aşk mektubu!
Hazırım, aldırmaz artık ruhum hiçbirşeye.
Hırslı alevler,
Çoktan sardı sayfalarını.
Bir dakika!
İşte parladı,
Cayır cayır yanıyor…
Hafif bir duman,
Bükülüp kıvrılarak kayboluyor gözden.
Pahalı taşlardan yapılma,
Sadık bir yüzüğün
Hatırası çoktan unutulmuş.
Erimiş mühür mumu, köpürüyor.
Ah!
Sağduyu!
İşte bitti hepsi,
Kapkara artık tüm yapraklar.
Hafif küller üzerinde,
Gizli saklı çizgileri beyazlanıyor…
Göğsüm daraldı.
Sevgili kül,
Hazin kaderimdeki sefil lezzet,
Acılı göğsümde,
Asırlarca kal benimle.
Çeviri: Halûk Madencioğlu
Size yazıyorum –daha ne denir?
Hem daha ne söyleyebilirim ki?
Şu an, biliyorum, elinizdedir
Hor görüp cezalandırmanız beni.
Bu benim mutsuz kaderimdir,
Bir damla acıyı koruyarak siz,
Elbette beni terketmezsiniz.
Susmayı tercih ettim ben önce;
İnanın: şu rezil yaşamımdan
Haberiniz olmazdı hiçbir zaman,
Bir ümide kapılmış olsam bile
Nadiren, haftada bir sözgelimi
Bizim köyde görebilseydim sizi,
Yalnız sizi duyarak, işiterek,
Size bir sözcük söyleyerek ve
Düşünmek, aynı şeyi düşünmek işte
Sizinle yeniden görüşünceye dek.
Ama derler ki, ürkeğin tekisiniz;
Sıkılırsınız ıssız ve köylük yerden,
Bizlerse… pek gösterişli değiliz
Gerçi hoşnutuz o yalın halinizden.
Hem niye ziyaret ettiniz bizi?
Terkedilmiş köyün ıssızlığında
Ben hiçbir zaman tanımazdım sizi,
Tanışmış olmazdım orda acıyla.
Acemi gönlümün heyecanını da
Zamanla dize getirip (kim bilir?) ,
Belki kalbime göre bir dost bulurdum;
Onun için sadık bir eş olurdum
Ve erdemli bir anne, ne denir.
Başkası! .. Hayır, düyada kimim var,
Hiç kimseye kalbimi vermezdim ben!
O yüksek bir kurulda alınan karar,
O göğün dileği: sana aitim ben!
Bütün hayatımın güvencesiydi
Sana bağlı kalışı bir buluşmanın;
Biliyorum, Tanrı gönderdi seni,
Mezara kadar beni koruyansın…
Bana rüyalarımda gelmiştin sen,
Görünmesen de yakındın canıma,
Bakışların baygınlık verirdi bana,
Bir ses duyulurdu gönlümde senden
Çoktan beri hayır, rüya değildi bu!
Sen ancak girdin, tanıdım o an,
Kendimi kaybettim, bendim yanan,
Düşünerek fısıldadım: ta kendisi!
Doğru değil mi? Duymuştum seni:
Benimle sessizce konuşmuştun,
Fakire elimi uzattığımda
Veya duayla rahatlattığımda
Hüznünü bu heyecanlı ruhumun?
Ve sen o sırada gözüme değdin,
Bu şirin görüntü sen değil miydin,
Saydam bir karanlıkta sönüp yanan,
Ve usulca başucuma yaslanan?
Sen değil miydin sevgiyle, hazla
Ümidin sözünü bana fısıldayan?
Kimsin sen, koruyucu bir melek mi,
Veya yoldan çıkaran sinsinin biri?
Kuşkularımı çöz, ortadan kaldır.
Belki de hepsi boşa gidecek
Acemi bir gönlün aldanışıdır:
Ve bambaşka bir şeye hükmedilecek…
Ama ne olursa olsun! Ben yazgımı
Bak senin ellerine veriyorum
Karşında dökerek gözyaşlarımı
Beni savun diye yalvarıyorum,
düşün bir: Ben burda ne çok yalnızım,
Kimse beni anlamak istemiyor,
Aklın gücünü yitirmiş demiyor,
Ve benim sessizce can vermem lâzım.
Seni bekliyorum: Bir tek bakışla
Şu kalbin ümidine canlılık ver
Veya bu ağır rüyayı kesiver,
Heyhat, o hak ettiğim sızlanışla!
Kesiyorum! Tekrar, dehşet vericidir…
Utanç ve korkuyla donakalıyorum.
Ama onurunuz benim güvencimdir,
Ve ona yiğitçe teslim oluyorum…
Boş siz, serin sen
Yerini aldı biri, birinin, bir anda
Ve tüm mesut düşleri, birden
Sevme hissi uyandırdı ruhta
Düşüneyazıyorum O’nu çok önceden de;
Gözlerimi O’ndan ayıramıyorum;
Ve diyorum O’na: Ne şirinsiniz siz öyle!
Ve düşünüyorum kendimce: Seni ne çok seviyorum!
Azmi rah edeyim dost illerine
Nazlı cananımı göresim geldi
Düzüldü kervanım aşk yollarına
Gonca güllerini deresim geldi
Deli gönlüm eyler aşk ahengini
Aradım da bulamadım dengini
Gördüm mah yüzünde üç beş bengini
Yüzüm gerdanına süresini geldi
Yaz gelir bahçede açılır yaprak
Türlü mor menekşe kuşanır toprak
Yanağı şavk vurur sanki bir şafak
İnce bellerini sarasım geldi
Düş oldum derdine dermanım yoktur
Yaremi saracak lokmanım yoktur
Yardan ayrılalı devranım yoktur
Yare bir armağan veresim geldi
Daimi’ye olmaz bu derdu hasret
Aşığa bilinir alemi kesret
Bu hicran elinden eyledim nefret
Yarimin halini sorasım çeldi
Erenler babında içtim bir dolu
Hakikatli ulu meydana vardım
Mümin müslim hepsi sürer bu yolu
Bendine bend olup erkana vardım
Ben bir bezirganım her ilde gezmem
Her olur olmaza metanım çözmem
İlme hizmet edip okuyup yazmam
Hak ile Hak olan bir cana vardıım
Mürşüdüm emretti çırağım yaktım
Açtı can gözümü didara baktım
Katre olup her dem engine aktım
Dürrü meknıın saçan bir kana vardım
Bu bir sırrı haktır erebilene
Hakikat gülünü derebilene
Hak bendedir benim görebilene
Enel Hak deyuben urgana geldim
Ey Daimi ne ustasın malın var
Arı gibi her çiçekten balın var
Hümdülillah edep erkan yolun var
Kırkların Cemi’nde Selman’a vardım
Sırrı sır eyledim vardım canana
Ol cemalullahın pervanesiyem
Bir niyaz eyledim sahi mugana
Ol cemalullahın pervanesiyem
Hünkar Hacı Bektaş sahi evliya
Göründü bizlere nuri kibriya
Tevekkül babında olur mu riya
Ol cemalullahın pervanesiyem
Özün kul eyleyip birliğe satan
Türap olup Babı Rıza’ya yatan
Mahrum kalmaz mürşit yedini tutan
Ol cemalullahın pervanesiyem
Muhabbetle olmuş şu gönlüm kuşat
Mürşüde varanlar olurlar irşat
Bir esrara vakıf olur harabat
Ol cemalullahın pervanesiyem
Daimi’yim der ki şar gönlümüzde
Gezmeyiz yabanda yar gönlümüzde
Hakikatli olan kar gönlümüzde
Ol cemalullahın pervanesiyem
Girdim dost bağına seyran eyledim
İki gonca bitmiş dalın üstünde
Laleler sümbüller boynunu eğmiş
Bülbüller ötüşür gülün üstünde
Dalgaları gelir sere yanaşır
Aşka düşen aşık yanar dolaşır
Nazlı yari gören gözler kamaşır
Parlıyor yeşiller alın üstünde
Koynu çiçek açmış bahar yaz gibi
Salınıp da gezer kumru baz gibi
Altın küpe kulağında köz gibi
Dökülmüş saçları belin üstünde
Sevdiğimin koynu meyvalı bağdır
Gonca güllerini derecek çağdır
Aşıklık dediğin bir ulu dağdır
Berdar olup kaldım telin üstünde
Daimi’de der ki kaşları hilal
Beni mecnun etti o zülfü delal
Yarimin cemali kevserden zülal
Yalnız bir beni var elin üstünde
Şu garip gönlümü eğler gezerim
Bir zatı envere vardığım bu dem
Kendi ahvalimle okur yazarım
Hakikat gülünü derdiğim bu dem
Ruhumuz inandı beli bes dedik
Evladı Resula candan dost dedik
Mürşüdü kamilden himmet istedik
Hakkın didarını gördüğüm bu dem
Aşkı hicran ile yanar aşıklar
Aşkın badesinden kanar aşıklar
Arzuhalim yare sunar aşıklar
Menzili maksuda erdiğim bu dem
Muhabbet açılır ehli kamilden
Çözme metanını sakla cahilden
Faşetme sırrını gizle pahilden
Enel Hak darına durduğum bu dem
Daimi’yim alem binişan oldu
Çok şükür bu iller ürüşan oldu
Gönlüm ağlar iken şaduman oldu
Yareme merhemi sardığım bu dem
Kainatın aynasıyım
Mademki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyım
Mademki ben bir insanım
İnsan hakta hak insanda
Arıyorsan bak insanda
Hiç eksiklik yok insanda
Mademki ben bir insanım
İlim bende kelam bende
Nice nice alem bende
Yazar levhi kalem bende
Mademki ben bir insanım
Bunca temenni dilekler
Vız gelir çarkı felekler
Bana eğilsin melekler
Mademki ben bir insanım
Tevrat’ı yazabilirim
İncil’i dizebilirim
Kuran’ım sezebilirim
Mademki ben bir insanım
Enel Hakkım ismim ile
Hakka erdim cismim ile
Benziyorum resmim ile
Mademki ben bir insanım
Daimi’yim harap benim
Ayaklarda türap benim
Aşıklara şarap benim
Mademki ben bir insanım
Ey nazlı sevdiğim mestane gözlüm
Ne müşkül haldeyim bil insaf eyle
Şahin kırdı kanadımı kolumu
Bunaldım çöllerde gel insaf eyle
Bu aşkın ateşi gizli tendedir
Damardadır iliktedir kandadır
Derdin bende ise derman sendedir
Elimi eline al insaf eyle
Doldurmuş testiye yayla suyunu
Selviler kıskanır usul boyunu
Türkmen misin öğreneyim soyunu
Çatma kaşlarını gül insaf eyle
Hoş geliyor bana sitemin nazın
Mest ediyor beni bülbül avazın
Geçmeden baharın bitmeden yazın
Dili süt dudağı bal insaf eyle
Mor zülüfün ak gerdana düşmesi
Daimi’nin sinesini deşmesi
Sensin aşıkların hayat çeşmesi
Ak biraz kalbime dol insaf eyle
Hem söyleyim hem de beyan edeyim
Nuri Ahmet nesli imamda kaldı
Hakikat sırrını ayan edeyim
Kırkların mekanı pünhanda kaldı
Gör sual içinde sual sorarlar
Aşkın tarağıyla seni tararlar
Per kanattır se noktayla ararlar
Pe-ka-ja-ça ile harfanda kaldı
Kırsak yezitlerin bağrın taşını
Akıtsınlar gözden kanlı yaşını
Eğer sorar isen Şahın Başını
Yedi oğul kesen Rahban da kaldı
Nurumuzdan halkeyledik İsa’yı
Firavuna nisbet verdik asayı
Eğer sorar isen Turi Musa’yı
Yazılıpka nutki İmran da kaldı
Daimi kemterim hikmet arisi
Hatmolüben geldi beytin gerisi
İsmail’e inen koçun derisi
Ol Emrü Ümmiye Sultan’da kaldı