Yaz Şiirleri

1 Her Mevsim Gündemdesin şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
676 kez okundu0

Kırmızı bir geyik yanıyor güz ırmaklarında
Gözleri bengi bengi bir orman
Zamanı kaşıyan parmaklarında
Benek benek kan…

Ayaklarına keçe bağlanmış bütün atların
Silinmiş yazıları kitapların
Tohum, merhametine sığınmış bulutların
Öylesine üryan…

Yeniden yeşeren otların koşturan yeşili
Görkemli tabiatın en zengin dili
Gönül pırrr diye uçan bir keklik çili
Yürek bir yanık harman…

Her ağacın arkasına sen saklanmışsın
Yerden göklere dek germişsin sessizliği
Öteğen bir kuştur bıraktığın ışın
Ya da sultanca bir ferman…

Sabahtan akşama, akşamdan sabaha
Bir kirmen gibi seni eğirir ruhum
Dağ, orman, deniz, gökyüzü… aha
Her yıldız kılıfını yırtmış bir can…

Ey mutluluğumun müziği şiir mayam
İksirinin karışmadığı sular sığ, söyleşiler ham
Bense gözlerini dinlemek istiyorum bu akşam
Bütün sevdalı kuşlardan…

Bahaeddin KARAKOÇ (Kar Sesi – Ocak Yayınları – ANKARA)

Bahattin Karakoç

2 Senden Sonra Başlıyor Uçurumlar şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
706 kez okundu0

Sen gittin; olanlar oldu, sevdiceğim,
Sen gittin; (sen giderken hava açıktı.)
Sen gittin; sadece kokun kaldı çiçeğim,
Sen gittin; aniden firtına çıktı,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; aynalar pörsüdü, tozlandı,
Sen gittin; nevrimiz birdenbire değişiverdi.
Sen gittin; hüznümüz alazlandı,
Sen, gittin; içimize bir acı düşüverdi.
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; çeşmemizin suyu kurudu,
Sen gittin boz-dumanlar çöktü dağlarımıza.
Sen gittin; etrafı örümcekler bürüdü,
Sen gittin; erken gazel düştü bağlarımıza,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; bu şehrin eski tadı kalmadı,
Sen gittin; öldürücü kılıcını çekti yaz.
Sen gittin; çığrıştık avaz avaz
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; dil bîzar, gönül vîran,
Sen gittin ağıtlar koşuldu türkülere.
Sen gittin; ne servet kaldı ne saman:
Sen gittin; bakınıp dururum gittiğin yere,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Sen gittin; olanlar oldu, sevdiceğim;
Sen gittin içimiz dert doldu, sevdiceğim.
Sen gittin; güneşimiz soldu, sevdiceğim;
Sen gittin; neşvemiz kayboldu, sevdiceğim,
Uzarsa bu ayrılık, neler olur bir düşün.

Bahaeddin KARKOÇ (Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman / Ay Işığında Serenatlar – Sıla Kitapları – İstanbul / 2001)

Bahattin Karakoç

3 Morgda Karşılaşma şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
816 kez okundu0

—Öğretmen Hamit Aktaş’ın aziz hâtırasına —

Bahar böyle mi öpecekti yüreğinden,
Yağmur böyle mi yağacaktı saçlarına?
Böyle mi donup kalacaktı gözlerindeki gülücükler,
Ezgiler nasıl kilitlendi dudaklarına?
——–Gece vakti vay! …

Saat nasıl durdu, can nasıl karıştı kuşlara
Ve son perde nasıl bitti?
Genç bir meşe gibi sağlamdın, dost ve sevilgen
Toprak mı çağırdı, dostlar mı itti?
——–Yıldızın aktı vay! …

Kara özgürlüğün kancık kılıncı
Hep böyle vurur beyaz zambaklara, nilüferlere
Sürgün çiçeğiydin ama boynun bükülmezdi
İmanın tam’dı kadere
——– Acın yaktı vay! …

Bu düzen, Bizans keşişlerinin çorlu düzeni
Hamitlere karşı acımazsızdır, Hamit
Sen tekbirlerle, salavatlarla yürüdün toprağına
Gönlümdeki künyede adın: Şehit,
——–Kanın sıcaktı vay! …

Acı bir frenin ödülü ölüm
Sıla yollarında kan yankılı bir düş
Bütün tomurcuklar terliyor şimdi
Mevsim kat kat acılara bürünmüş
——–Saplanan bıçaktı vay! …

Kuşluk vakti oldu, sen hâlâ uyuyorsun
Mermer bir masanın üstünde çırıl – çıplak
Bulutlar geçiyor ağır ağır güneşin önünden
Kemiği kazıyor bıçak
——–Şimşekler çaktı vay! …

Bahar böyle mi öpecekti yüreğinden,
Yağmur, böyle mi yağacaktı saçlarına?
Kalem nasıl düştü elinden
Ezgiler nasıl kilitlendi dudaklarına?
——–Gece vakti vay!

Bahaeddin KARAKOÇ (Kar Sesi- Ocak Yay. Ankara – 1983)

Bahattin Karakoç

4 Sen Yoksun şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
761 kez okundu0

Girerim-çıkarım, gözüm yoldadır,
Gezenler ortada ama sen yoksun.
Tohum ekenekte, meyve daldadır,
Düzenler ortada ama sen yoksun…

Yanıktır, yüreği kokar evimin,
Yorgundur, sıvası akar evimin,
Kapısı dağlara bakar evimin,
Hâzânlar ortada ama sen yoksun…

Umut kovalayıp hayâl kurmaktan,
Dalga dalga kıyılara vurmaktan,
Yorgun düştüm yokluğunu sarmaktan,
Kızanlar ortada ama sen yoksun…

Muhatap yok, bölüşemem kozumu,
Annem bile beğenmiyor pozumu,
Takvim silkeliyor ince tozumu,
Tozanlar ortada ama sen yoksun…

Urbam buruş buruş, kunduram çamur,
Ölüdür kürkünü soyduran samur,
Kaç kez çiçek açtı koca ıhlamur,
Sezenler ortada ama sen yoksun…

Vakit düz ikindi bacalar tüter,
Gece olur ishak kuşları öter,
Ne acı azalır, ne hasret biter,
Yazanlar ortada ama sen yoksun…

Bir türlü kırılmaz bu sen zinciri,
Kim takar bu bilek kesen zinciri?
Hayatım bir garip desen zinciri
Çizenler ortada ama sen yoksun…

Rüzgâr kapı kapı gezer evleri,
Şehri basar Kaf Dağı’nın devleri,
Aşmak çok zor aşk yolunda şevleri,
Çözenler ortada ama sen yoksun…

Bahaeddin KARAKOÇ (Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri – Dolunay Yay. 2005 / Ankara)

Bahattin Karakoç

5 Şiirimizin Serüveni Veya Edep ve Edebiyata Dair Bir Nutuk şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
660 kez okundu0

1

seymenler tek tek indiklerinde şehre
ne caddelere sığdılar,ne parklara;
güz yelleri
ağaçtan dökülen gazelleri
nasıl savurup doldurursa arklara
öyle doluştular düğün evine

ozalit çıkışlı sığırcıklar
darende’ye dut yemeye gitmişler
omuzları heybeli bulvar ozanları
varoşlardan uraylara yetmişler
kesişen tek nokta ulûfe devşirmek
toplu taşımalarda harrangürra
uray başkanlarına biat etmek
kırk yıl aynı yolları tep
kırk yıl aynı peksimeti gevele dur
nerden bakarsan bak noksanlı umur
nasibin bir avuç kuru eşelek
oysa
cinayetlerin en korkuncu
şiir ırmağının yolunu kesmek.

aksakal akın eyitti:

-bir varmış bir yokmuş
/konuya ısınmak için
bütün masallar böyle başlar ya/
bizim masalımızda da
aynı teraneyle ötmeye başlamış
dağarcığındakileri dökünen şair,
kimliğini sayıklayan bir kuş
başlamış ya
topla ve böl
çarp ve çıkar
sonuç aynı sonuçtu
önü de arkası da
tabuttaki meyitti.

2

kaçan tavşan dönüp geriye baktı
zaman takvîmlerden su gibi aktı
hangi yöne aksa şiir ırmağı
ışıltılı nice izler bıraktı.
halk,divan,tekke
kutsal bir üçlüdür;
başından tanzimat’a kadar
düz bir yol izler:
ahenk var,ahlâk var,güzellik var
tanzimat’la bulanır göletler
birkaç damla düşünce
bir daha da durulmaz…

aksakal akın eyitti:

-şiirimizin cumhuriyeti hiç olmadı
cübbesinin altından
bize gözlerini belertmesin kör kadı…
sokak başlarına darağaçları kuran
serbest rey deyip
reyleri sandıklardan uçuran
hak tanımayan
ve halkı dışlayan
cumhuriyet kâmil cumhuriyet değildir
cumhuriyet cumhuriyet olmayınca
edep de kavladı üdebâ da
ılgınlar çiçeklendi ılgım görünce,
bir daha ayağa kalkamadı yere düşünce
bir kapıkulu yetişti şair
ve ortada kaldı şiir
üreten put üretti
oynayan köçekçe oynadı
marazlandı ütopya…

aksakal akın eyitti:

-bir uçurumun kenarında duran insana
“uç! uç! ” deyip arkasından iter gibi
“batı..batı” deyip çıkmaz bir sokağa girdik
tercüme şiirler arasında
iguanalar gibi esridik
gördük ki yön gösteren bütün işâretler
daha buyurgan,daha çok erotik

3

egemenlik sık sık eldeğiştirdi
evleri titretti süngülerin pırıltıları
ama hiç uğramadı
halkın
ve gerçek şairlerin semtine.

çölleşti şiir toprağımız
pazarına git ki işler kesat
elyafları çürük kelimelerin
çipil gözlerine oturmuş fesat
haksız veya haklı
kimi diyor ki şiirin
yeni doğuyor yağmur sonrası güneşi
kim diyor ki şiir bitti…

aksakal akın eyitti:

kula kul olan şairler görülmüştür
aç kalmamış,açıkta kalmamıştır her çağda
devreye sokulmuştur iletken birileri
putuna ulaşmıştır övgüleri
it,karnının doyduğu kapıda yaşar
kurtsa dağda.
Bir şair her zaman özgür olmalı
Kuşlarca,bulutlarca,rüzgârlarca
Kurt olmalı,pençelerini taşlara geçirmeli
Özgürce ölmeyi yeğlemeli
Boynu toklu yaşamaktansa.

Hedonist şairler vardır /hâşâ şiirden/
Şehvetle sarılırlar kaleme
En çıplak kelimeleri kırmızı şarapla tavlarlar
Güzel sevmek olur kirletmenin adı
Yeryüzü ürperir mezâhirden
Gökyüzü utanır sığınak arar
Şiir defterlerine bulaşan kirden…

4

aksakal akın eyitti:

şair var,tatmamış aşkı,erinci
eksisini eksen yapmış bir çerçi,
her kapıya götürür ürününü
şair var her kelimesi mercan ve inci
enginlere açılmaktan
derine dalmaktan korkmaz
bazen muallimdir,bazen sipahi
sürünmez karından bacaklılar gibi
şair ki güneşi etik olmalı
şiiri dillere katık olmalı.

keseri,kendi usta ellerinden yemeli şair,
içine-dışına sürekli kanamalı
gücünü,sabrını kendine sınamalı
önce ilham perisini sarhoş etmeli şiir
zamanı ve mekânı aşıp
yarınlara uzanmalı.

sevdadır,bir beyaz ırmaktır şiir;
hak yolu gösteren parmaktır şiir,
kim ki şarap diye alır kafaya
çıplaktır o şiir,arsızdır,teşhircidir
kelâm kirletene yasaktır şiir…

aksakal akın eyitti:

-kimi cariye oldu satıldı,
kimi kulakları küpeli köle,
kimi olmazlara sevdalanıp düştü çöle
her zaman yolunu buldu
ucuzluk pazarındaki şair
çeliğine su vermedi hiçbir çile
civa gibi kayıp durdu mekânsız şiir
dün başta taç idi bugün ayağa düştü
rüzgârın ateşiyle pişen aş iken şiir
bugün güneş dolabında buza dönüştü
kırıldı zümrüdüanka yumurtası
un-ufak oldu da toza dönüştü
her zerresi başka bir dağa düştü…

5

şair şovmen, şiir şova dönüştü
kimyası bozuldu aşkın, sanatın
bu yol taşlı, taşlar bıçaktan keskin
tırnağı uzar mı nalsız bir atın?
sürgit böyle kalmaz, elbet bir eylem başlar
müjde, toprağın rahmine düşen tohuma
duyursun müjdemi müjdeci kuşlar
toprağa, ay’a, güneş’e
sulara, balıklara, kardaki izlere
yer kabuğunun derinliklerinde
uyuklayan magmalara
ve gökyüzündeki nebülözlere
değişim bekleyen buzullardan
bütün yaylalara ve denizlere
içime şiirin cemresi düştü…

aksakal akın eyitti:

– hoş değildir yatağından kaçan ırmak
pişman olsa neye yarar
tetiğe basmışsa parmak
dil bazen zehirdir bazense tiryak
bazen de delip geçen zehirli bir mızrak
daha çok bengi-su
şair ki, sorumludur her zaman dilinden
caizdir şaire putları kırmak
ay, ninnilerle yatırır
güneş, çiçeklerle uyandırır şairi
taçlandırarak
ve evrene yayılır şiir güllerinin kokusu…

şiir, gerçek cumhuriyetini arıyor,
kıvılcımlar saçıyor yürekteki ateş,
sözcüklerdeki direnç,
gündoğusu yavaş yavaş ağarıyor…

Bahattin Karakoç

6 Irgalanış şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
678 kez okundu0

Deme ki mevsimler kurak, dayan fidan boylum dayan!
Deme ki dayanmaz yürek, dayan fidan boylum dayan!
Deme ki bu toprak çorak, dayan fidan boylum dayan!
Bir gün yakın olur ırak, dayan fidan boylum dayan! …

Er geç kopacak zelzele, bekle yusuf soylum bekle!
Çoğal hele, güçlen hele; bekle yusuf soylum bekle!
Her gün bir taş koy temele, bekle yusuf soylum bekle!
Yer gök uyanır güzele, bekle yusuf soylum bekle! …

İlkyaza bir kavlimiz var, hak yazarsa leylim aman!
Müjdeyle dönsün turnalar, gün uzarsa leylim aman!
Deme ki dağlar hâlâ kar, can bîzârsa leylim aman!
Sen mızrap ol yüreğim tar dert azarsa leylim aman! …

Bahattin Karakoç

7 Şimşek Parıltısında Çektim Bu Fotoğrafı Ve Sana İmzaladım şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
713 kez okundu0

Ortalık tenhalaştı, meydan yağmura kaldı
Bulutlar alçaldıkça dağları efkâr aldı
Suları boşaltıyor sanki yüzlerce savak
Sanki olup bitenler bir anlık bir masaldı
Serinliği emiyor akkavak, ince kavak

Postacı tez buluyor adresi özelleri
Silip süpürmüş rüzgâr yoldaki gazelleri
Bir ücret beklemeden doldurmuş çukurlara
Her kaside öpmeden geçmiyor güzelleri
Perhizi bırakmaya yanaşmıyor fukara

Bir yorgun süvaridir yaşadığımız zaman
Işığa bakamıyor gözlerini ovmadan
Felsefe sözlüğümde yorgunluğun adı yok
Öteki teper gelir berikini savmadan
Kendinle cenkleşmenin kokusu yok, tadı yok

Ey gönlümün akışı, şiddetlenme, orda dur
Bir çalımın Kıpçak’tır, bir çalımınsa Uygur
Hız kesmeye gerek yok suları bulatmakla
Sevgi ne hendek dinler, ne zindan ne de bir sur
Gönül hep posta koyar ipliği çürük akla

Ey yârim, yağmur kuşum, derinlikli destanım
Yüreğimin gürlüğü bağım, bahçem, bostanım
Kanım kanını tutar hemen hemhâl olurum
Dünyayı umursamam, yalnız senin hastanım
Sana köprü olurum, sana sandal olurum

Ey cinim, çık dağlara, kayaları yuvarla
Çağı yeniden yoğur dağlara yağan karla
Islığıyla bileğler dişlerini her yılan
Seller altında kaldı çeltikler tarla tarla
Yalanan bir çakaldır sicili bozuk yalan

Tüylerini kabartmış suskun bakar serçeler
Şimşek parıltıları sanki camları deler
Dörtnala koşar atlar kılcal damarlarımda
Son kez bir horoz öter, son kez bir oğlak meler
Her ses içimi oyar düştükçe damla damla

Şakır şakır su döker değirmenin oluğu
Burcu burcu gül kokar sevenlerin soluğu
Duygu yoğunluğunun, düşünce aklığının
Nerede görülmüştür yaralısı, uluğu
Elbette farkındadır çorak çoraklığının

Ey sevgili böyle kal, değiştirme pozunu
Silkele yüreğime yüreğinin tozunu
Bu fotoğraf başkadır, nereden bakarsan bak
Dengede tutan sensin kantarın topuzunu
Ey ebrûlî karanfil, beyaz gül, kızıl zambak

Bahattin Karakoç

8 Yaşlı Kadınlar Cemahiriyesi şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
710 kez okundu0

Hep duldalı güz şarkıları mırıldanır yaşlı kadınlar
Cennetle Cehennem arasındaki A’râf’ta
İlkbaharları, yazları geçmiştir ömürlerinin
Kışları birer buz çiçeğidir tozlu rafta

Arada bir yürek kıpırdamasın deli deli
Kaşlar biraz divanîdir, gözler biraz celî
Eski aşklar ki kurutulmuş çiçekler misâli
Uçuşup dururlar etrafta

Kimi çiçek tomurcuğu, kimi bir kar topağı
Kimi hep çile pişirmiş ve kapatmış kapağı
Çok umur görmüşleri vardır ki bir yol sapağı
Sanırsınız acele etmişler ömrü israfta

Kimi tesbihini çeker, kimi Kur’an’ını okur
Kimi gönül gergefinde ezgiler dokur
Kiminin yüreğinde hâlâ bir kınalı keklik şakır
Her genç kız kendi sonunu görür bu fotoğrafta

Çokları hiç görmedikleri denizlere açılmamak için
Her sabah güneşle birlikte yeniden yakarlar gemilerini
Oyalı mendillere düğümleyip aşk yeminlerini
Issız bir liman ararlar mushafta

Dudaklar sigara kâğıdı, parmaklar kamış
Gözler ürkek ceylan gözleri, renkli hülyâlara dalmış
Sonunda şişedeki iksir uçmuş, boş şişe kalmış
Simurg gönülleri kanat çırpar Kaf’ta

Garip bir cemahir, kadîm bir resimdir gördüğüm
Say deseler sayamam isim isim, bir kör-düğüm
Kendi sesim yankısız bir mermidir namluya sürdüğüm
Bir mermi ki dönüp dönüp beni vurur hergün, her hafta.

Bahaeddin KARAKOÇ

Bahattin Karakoç

9 Çelişkiler Çetelesi şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
706 kez okundu0

Acıkınca, susayınca
Pençelerini yalayan
Bir köşeye sıkışınca
Hep ulum ulum uluyan
Hep saldıran ve dalayan
Nefsindir senin ham nefsin
Bilenler demez mi sana
Sen niye geldin cihana
Bu mudur şap yüzlü şehrî
Bu mudur en usta sekban?

O nefis ki kişneyince
Kurşun döker hece hece
Çok öksürür gündüz-gece
Ay tutular yüreğinde
Islaklık kemiğe siner
Güvenin anası sevgi
Tiner gibi uçup gider
Görenler demez mi sana
Kervanın mı indi hana
Bu mu ırmak, bu mu bahri
Bu mu ilâç bulan Lokman?

Yel esmeden üşüyünce
Nefsindir külhan arayan
Ben eksenli bir aynada
Yağlayıp perçem tarayan
Şablonu şeytana uyan
Demezler mi artık uyan
Ak ya da kara lahana
Kaç öğün yeter ki sana?
Yüzüp geçeceksen nehri
Sana idman gerek idman.

Kanatarak kaşıyınca
Kabuk tutmuş bir yarayı
Acı söndürür çırayı
Pili bitmiş saat gibi
Topallayınca düşünce
Kalmayınca bir çâresi
Ey zamanın âveresi
Duyanlar demez mi sana
Neden üşüyor nirvana
Nerde bu fermanın mührü
Bir buhur muydu brahman?

İşte gene bir yaz geçti
Dalda dirense de yaprak
Düşer çağırınca toprak
Senin açlığını gören
Dost pay almaktan vazgeçti
Erdem ışık, erdem başak
Aç gözünü göklere bak
Ufuksuzluk toz bulutu
Her ufuk bir sırlı kutu
Git-gel o yana bu yana
Bir gün demezler mi sana
Sokrat’ ın içtiği zehri
Haydi sen de iç ey kurban? …

Bahaeddin KARAKOÇ (LEYL Ü NEHAR AŞK –Türk Diy. Vak. Yay. Ankara / 1977)

Bahattin Karakoç

10 Aşk Mektubu XXX şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
1249 kez okundu0

Kalûbelâdan beri muhacirim ben
Her nereye gitsem ensâr karşıladı
Bir at, bir kurt, bir yılan anladı da
Kendi cinsimden olanlar anlamadı
Omuz vurup geçenlerin açtığı yara
Kevgire çevirdi sevdalı yüreğimi
Ey sevgili,
Ne zaman darda kaldımsa
Hep sana yazdım arzuhalimi
Hep sen yetiştin imdada.

Bir kabir kapınsın ağzında
Ne bir Münker, ne de bir Nekir’im ben
Gezginim, bu yüzden yosun bağlamam
Kalûbelâdan beri muhacirim ben
Herkes için göz yaşı dökerim de
Kendim için ağlamam
Yeni bir sevda türküsü duyduğumda
Turnalar havalanır yüreğimden.

Adına muvaşşah şiirler yazarım
Leylâkî zaman dilimleri bereketlenir
Lâleler esrür emdikleri çiy damlalarından
Aşkın ile yüreğimi pazarlarım
Hangi yöne dönsem hep benimlesin
Ruhum sana uçmaya niyetlenir
Ey sevgili,
Aşkın ile yanar parlarım.

Kalûbelâdan beri muhacirim
Dolaşıp duruyorum diyar diyar
Aşkın deryasında arındı kirim
Artık karanlığı aydınlatacak bir mumum var
Limandaki gemi demir alıyor
Lâhurî şal gibi dalgalanıyor sular
Ay’ın dogması yakın
Hızır’ın vakti mayalaması
Uzak değil
Ey sevgili,
Kamalaklı kara-ardıç ormanlarında
Bengitaşa konmuş bir bahtlı kuşum
Rivayet ne olursa olsun
Sevdana adamış serimi
Bengisulardan içmişim
Bengisularda yunmuşum.

Bahaeddin KARAKOÇ (Aşk Mektupları – Dolunay Yay. Nisan 1999 / ANKARA)

Bahattin Karakoç

11 Sürgün Vezirin Aşk Neşidelerine Bir Derkenar şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
715 kez okundu0

Kepeksiz ekmek gibisin vitrinde bembeyaz
Dünyalar dolusu okunmuş evin.

Renk renk çıkınlarını açtığında ilkyaz
Elma çiçeğisin sen, şeftali çiçeğisin.

Bilirim, hiç eksik olmaz konukları
Kapısı dağlara açılan ev’in.

Her gece bir şehir kurarım sana
Her sabah yeryüzü taze bir gelin.

Evinin önünde nöbet tutarım
Sürgit çiçekçesin, güzelsin, sevin.

Canım kahve ister ey cezve gözlüm
Kahve kokusunda devin ha devin.

Çöle açılınca sular Leylâ’dır
Yanağında gümüş bir göl ay, senin.

Ne var ki dünyada vahşet ayakta
Azık olmaz kitresinden gevenin.

Soykırımı yapılıyor Irak’ta
Rızkıyla oynuyor domuz devenin.

Irak’ın her yanı ölüm tarlası
Nerde ey Müslüman senin cevşenin?

Okulları, hastaneleri vurmak şehvete dönüşmüş
Cehennem yüzünü sergiliyorlar gecenin.

Yurt çalmaya, yuva yıkmaya gelmişler
Nerede duracaklarını kim bilir bu üç erzelin?

Çocuklar vuruluyor kınalı keklikler gibi
Hangi duvar dayanır önünde böyle selin?

Kerkük, Musul şahdamar, durmadan dağlıyorlar
Dünya ayağa kalkmış tel’in ediyor tel’in!

Tınmıyor kan emici Siyonist uşakları
Körüğünü Şaron çeker Bush denen köse echelin.

Şehirler direniyor lânetli şeytanlara
Kerbela yollarında yürek İmam Hüseyin.

Filler hepten kudurdu, gecikti ebabiller
Ey kutsal mekânlara titreyen ruhlar, gelin.

Gök utanıp çökse de ezanlar hiç susmasın
Oyuncusu olmayın topu yırtan çevgenin.

Bağdat, Basra, Hille, Necef gazilerimiz
Rahman, Rahîm, Kadîm adıyla direnin.

Bir katkım olsun diye tetikledim şiiri
Yumruğum döşünedir kirlenen bu evrenin! …

Bahaeddin KARAKOÇ (Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri – Dolunay Yay. 2004 / Ankara)

Bahattin Karakoç

12 Sürgün Vezirin Neşideleri / I şiiri Bahattin Karakoç ŞiirleriBahattin Karakoç
690 kez okundu0

——————-Ferman Padişah’ın ve mülk de O’nun

* İTİRAF *

Başıma ne geldiyse beyaz sevdamdan geldi
Belki de salt budur sürgünlüğümün gerekçesi
Uyum en gizemli bir ahenktir hayat çalgısında
Ötelerin ötelerine alazlanır
Has sözün çarpıcı dibâcesi

Aşk, amaca götüren en kısa yoldur önümüzde
Bu yolda ne öğrendimse inanınca öğrendim
Zevklendim şu dağ senin, bu dağ benim gezmekten
Uçtan-kıyıdan-kenardan değil
Özümden yanınca öğrendim

Gördüklerimden çoktur göreceklerim
Öğrendiklerimden daha çoktur öğreneceklerim

* ANLADIM *
(ARANÂĞME)

Aşkın hem ateş, hem yağmur olduğunu
Kemiklerime kadar ıslanınca anladım

Adildir Padişahım, yan tutmaz, emek yemez
İnanıp erkine yaslanınca anladım

Sınırları karıştırdım deliliğin met çağında
Gerçeği, som gerçeği uslanınca anladım

Fiziğini aşan yanık sesin yeni ufuklara
Nasıl pençe vurduğunu, seslenince anladım

Aşkın fotoğrafı gözlerimde fer/kanat
Yürek sürekli zikir ile beslenince anladım

Yaş dorukta, gönül hâlâ çıktığı yolun başında
Başım dağlar gibi sislenince anladım

Bahaeddin KARAKOÇ (Dolunay Yay. 2004)

Bahattin Karakoç